ATV Kazası İncelemesi – SSÇ Bakımından Ceza Hukuku Sorumluluğu

Çalışmanın PDF formatı için mail gönderiniz.

Bu yazıda suça sürüklenen çocuğun çeşitli varsayımlardaki sorumluluğu Yargıtay kararları ışığında değerlendirilmiştir. Yazı, herhangi bir neticeye ulaşma amacı taşımamaktadır ve sadece teorik incelemeden ibarettir.

I- TAKSİR ve BİLİNÇLİ TAKSİR

Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde düzenlenmiştir; “(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. (4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir. (6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.” Maddenin ikinci fıkrasında basit taksir -kanunun ifadesiyle taksir- tanımlanmışken ikinci fıkrasında ise bilinçli taksir öngörülmüştür. Basit taksir objektif olarak öngörülebilir bir neticenin fail tarafından dikkatsiz ve özensiz davranması sebebiyle öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Bilinçli taksirde ise fail neticeyi öngörmekte ancak neticenin gerçekleşmesini istememektedir ve neticenin gerçekleşmeyeceği noktasında duyduğu bir güven vardır.

Basit taksir halinde fail dikkatli ve özenli davranmış olsaydı objektif olarak öngörülebilir olan neticeyi öngörebilecekken dikkatsiz ve özensiz davrandığı için neticeyi öngörememekte ve bu sebeple iradi eyleminin cezalandırılmayacağı kanaatine varmaktadır.1

Bilinçli taksir ise Yargıtay tarafından şu yönde ele alınmıştır; “Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.”2

II- SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN ALKOLLÜ OLDUĞU VARSAYIMI

Alkolün ceza sorumluluğuna etkisi hususunda TCK m.34 açıktır; “Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” Madde düzenlemesinden de anlaşıldığı üzere alınan alkolün ceza sorumluluğuna etki edebilmesi için geçici bir nedenle ya da irade dışı alınmış olması gerekir. İradi olarak alınan alkolün ceza sorumluluğuna hiçbir etkisi yoktur. Yargıtay’ın yerleşik içtihadı uyarınca alkol, miktar itibariyle belirli bir sınırın üzerinde alınmışsa bilinçli taksire sebebiyet verebilmektedir; “Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu tarafından da 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin, bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının ve bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin kabulü gerektiği…”3 12. Ceza Dairesi’nin verdiği bir kararda da Adli Tıp Kurumu tarafından bilimsel verilere dayanılarak belirlenmiş sınırın üzerinde alkol alınması durumunda bilinçli taksir hükümlerinin uygulama alanı bulacağı açıkça görülmektedir; “22.02.2014 günü saat 22:00 sıralarında sanık sürücü …’nın idaresindeki kamyonet ile yerleşim yeri dışında, 5.5. metre genişliğinde, iki yönlü, aydınlatması olmayan virajlı, kuru, asfalt kaplama köy yolunda Çan İstikametinden Doğaca köyü istikametine doğru seyretmekte iken, olay mahalline geldiğinde, kaplama içerisinde bulunan yaya …’e aracının ön kısmı ile çarpması sonucu yayanın vefat ettiği olayda, kaza saatinden 5 saat sonra ( 03.22 de ) alkolmetre ile yapılan ölçümde sanığın 0.47 promil alkollü olduğunun tespit edilmesi, sanık ve kaza sırasında yanında bulunan tanık …’ın kazadan önce toplamda 12 adet bira aldıklarını, sanığın 5 adet bira içtiğini, kazadan sonra ise alkol almadıklarını beyan etmeleri karşısında, sanığın kaza sırasında yasal sınır olan 100 promilden fazla alkollü olduğu anlaşılmasına rağmen, sanık hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanmayarak, eksik ceza tayini…”4

Yargıtay, verdiği kararlarda vücuda alınan etil alkolün kandaki seviyesinin ortalama olarak saatte 0,15 promil azaldığının tıbben bilindiğini belirtmektedir. Uygulamada, alkol miktarının doğru tespiti açısından trafik kazalarından hemen sonra trafik polisi tarafından kazaya karışanların alkol ölçümleri yapılmaktadır. Fakat somut vakada SSÇ hakkında böyle bir belirleme mevcut olmadığından ve kandaki alkol miktarı zamanla sıfıra düşeceğinden/düştüğünden, olay anında alkollü olup olmadığı, alkollüyse alkol miktarının ne seviyede olduğunun tespiti mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple her ne kadar SSÇ, olay anında alkollü dahi olsa bunun tespiti söz konusu olamayacağından bu varsayımın -alkol sebebiyle bilinçli taksir- gündeme gelmesi olanaksızdır.

III- SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN SÜRÜCÜ BELGESİNİN OLMAMASI

Yargıtay’a göre sürücü belgesinin olmaması tek başına bilinçli taksirin oluşumuna sebebiyet vermemektedir. Ceza Genel Kurulu görüşü de bu yöndedir.5 Sürücü belgesi olmayan ve kavşakta geçiş önceliğine de uymayan suça sürüklenen çocuk hakkında 12. Ceza Dairesi’nin kusur değerlendirmesi şu şekildedir; “Olay günü saat 10:30 sıralarında, sürücü belgesi bulunmayan suça sürüklenen çocuğun kullanmakta olduğu araçla ehliyetsiz halde gündüz vakti meskun mahalde, iki yönlü asfalt yolda seyrettiği sırada, kavşakta sağdan gelen araca yol vermemesi ve kavşaklarda geçiş önceliğine uymaması nedeniyle asli ve tam kusurlu şekilde müştekilerin bulunduğu polis aracına çarpması sonucu polis aracındaki beş kişinin yaralanması ile neticelenen somut olayda; mahkemece suça sürüklenen çocuğun ehliyetsiz olması nedeniyle bilinçli taksir hükümleri uygulanarak cezasında TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılmış ise de, sürücü belgesiz araç kullanmanın tek başına bilinçli taksirin koşullarını oluşturmayacağı gözetilmeden, suça sürüklenen çocuk hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini…”6 Somut vakada da SSÇ, sadece sürücü belgesinin olmaması gerekçe gösterilerek bilinçli taksirden dolayı sorumlu tutulamayacaktır.

IV- SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN YASAL HIZ SINIRININ ÜZERİNDE HAREKET ETTİĞİ VARSAYIMI

Yargıtay’a göre yasal hız sınırının yaklaşık iki katı oranda hızla aracın sevk ve idaresi halinde bilinçli taksir hükümleri uygulanmalıdır; “Sanık ….’nin aracının kazadan sonraki ibresinin 140 km/s’ de takılı kalması yine sanığın soruşturma sırasında verdiği ifadesinde de 120-140 km/s hızla gittiğini ikrarı karşısında, sanık ….’nin meskun mahal sınırlarının çok üzerinde bir hızla seyrettiği ve kazanın oluşumunda eşit kusurlu kabul edilmesi ve temel cezanın buna göre tayini gerektiği, ayrıca 70 km/s olan yasal hız sınırının iki katı bir hızla kavşağa girdiği nazara alınarak bilinçli taksirin koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, hükmedilen temel cezanın TCK’nın 22/3. maddesi gereğince arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi…”7 Görüldüğü üzere bu kararda her ne kadar yasal hız sınırının iki katı aşılması söz konusu olsa da sanığın bu hızla kavşağa girmesine de dikkat çekilmiştir. İşin tabiatı gereği, 140 km/s hızla kavşağa girmek ile 140 km/s hızla düz yolda seyretmek farklı şeylerdir. Bu sebeple bu karardan hız sınırının yüksek oranda aşılmasının tek başına bilinçli taksir hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekçe yapılıp yapılamayacağı anlaşılamamaktadır. Fakat 2016 yılında verilen bir kararda yasal hız sınırının çok üzerinde bir hızla seyretmenin bilinçli taksire sebebiyet verebileceği ifade edilmiştir. Olayda sürücü belgesi olmayan sanık, sevk ve idaresindeki araç vasıtasıyla taksirle yaralama sebebiyet vermiştir ve fakat yasal hız sınırının üzerinde seyrettiğine dair bir tespit yapılamamıştır. Buna rağmen bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması hakkındaki karar Yargıtay tarafından bozulmuştur; “Meydana gelen olayda sanığın mahal sınırlarının çok üzerinde bir hızla seyrettiğine ilişkin teknik bir tespit bulunmadığı, sürücü belgesiz araç kullanmanın da bilinçli taksir koşullarının oluşması için yeterli olmadığı halde…”8 Mefhum-u muhaliften anlaşılmaktadır ki, yasal hız sınırının çok üzerinde bir hızla seyretme olgusu tespit edildiğinde bilinçli taksir değerlendirilebilecektir. Yasal hız sınırı ve suça sürüklenen çocuğun hangi hızla seyrettiği tespit edildikten sonra bu iki hız arasındaki oran bulunarak bilinçli taksir hükümleri değerlendirilebilecektir.

V- SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN OLAYDAN SONRA KAÇMASININ SORUMLULUĞUNA ETKİSİ

Alkollü olduğu ve aşırı hızda seyrettiği tespit edilemeyen, sürücü belgesine sahip olmayan sanığın maktule çarpıp taksirle ölümüne sebebiyet verdiği ve panikleyerek olay yerinden kaçmış olduğu olayda Yargıtay tarafından basit taksir hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade etmiştir; “Sanığın hafif eğimli ve virajlı yolda, yol şartlarına göre hızını ayarlamayarak yol kenarında yürümekte olan E.Ş..’e arkadan çarparak ölümüne neden olması şeklinde gelişen olayda, alkollü olduğu ya da aşırı süratli ve tehlikeli şekilde araç kullandığına dair delil bulunmadığı gibi, araç kullanmayı bilmediği de ileri sürülmeyen sanığın, meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği halde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremediği, dolayısıyla bilinçli taksir halinin bulunmadığının kabulü gerekmektedir.”9 Sonuç olarak suça sürüklenen çocuğun olaydan sonra kaçmış olması hali basit taksirin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Fakat bu durumun suça sürüklenen çocuk hakkında takdiri indirim hükümlerinin tatbikine engel olacağı söylenebilir.

VI- KAZANIN EMNİYET ŞERİDİNDE MEYDANA GELMİŞ OLMASI

Yargıtay’ın 2014 yılında verdiği bir kararda emniyet şeridinde dörtlülerini yakarak bekleyen maktule çarparak ölümüne sebebiyet veren sanığın basit taksirle hareket ettiği tespit edilmiştir; “Sanığın idaresindeki kamyon ile gece vakti, aydınlatmalı, meskun mahal dışındaki, tek yönlü yolda seyri sırasında olay mahalline geldiğinde; emniyet şeridinde yakıtının bitmesi üzerine dörtlülerini yakarak park halinde durmaktayken elindeki benzin bidonu ile yakıt koymak için aracının depo kısmının yanında ayakta duran ölene tam kusurlu şekilde emniyet şeridinde çarptığı olayda; bilinçli taksirin uygulama koşullarının oluşmadığı gözetilmeyerek…”10 Somut vakada maktulün emniyet şeridinde ATV motorunun ışıklarını yakarak araçta meydana gelen arızayı gidermeye çalıştığı bilinmektedir. Yargıtay kararı da göz önüne alındığında mezkûr kazanın emniyet şeridinde gerçekleşmiş olması doğrudan bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasını gerektirmeyecektir.

Mustafa Ödemiş

09.03.2024

Ceza Hukuku


  1. Serap Kaygusuz, Yargıtay Uygulamaları Kapsamında Taksirle Öldürme Taksirle Yaralama Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2022, s. 91 ↩︎
  2. Ceza Genel Kurulu,, 25.06.2020, 135/317 ↩︎
  3. Ceza Genel Kurulu, 27.06.2019, 545/504 ↩︎
  4. 12. Ceza Dairesi, 14.03.2019, 6323/3573 ↩︎
  5. “Yerel mahkemece sanığın ehliyetinin bulunmaması, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğine gerekçe gösterilmiş ise de sürücü belgesi olmaksızın araç kullanmak, tek başına eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini göstermemekte olup…” Ceza Genel Kurulu, 03.12.2013, 692/587 ↩︎
  6. 12. Ceza Dairesi, 30.03.2017, 16243/2586 ↩︎
  7. 12. Ceza Dairesi, 05.06.2015, 19243/9951 ↩︎
  8. 12. Ceza Dairesi, 26.04.2016, 10311/7233 ↩︎
  9. Ceza Genel Kurulu, 03.12.2013, 692/587 ↩︎
  10. 12. Ceza Dairesi, 25.09.2014, 28226/18767 ↩︎

Türk Ceza Kanunu