İdari Yargılama Hukukunda Tanık Beyanı

Çalışmanın PDF formatı için mail gönderiniz.

Bu yazıda genel olarak tanık beyanının delil niteliği ve idari yargılama hukukunda tanık beyanına ilişkin yerleşik Danıştay içtihadı değerlendirilmiştir. Öğretinin konuya bakış açısı ve geliştirdiği çözüm önerisi de yazıda yer almıştır.

I-GENEL OLARAK TANIK BEYANI ve DELİL NİTELİĞİ

Türk Dil Kurumu tarafından tanık; “Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse; şahit” olarak tanımlanmıştır.1 Tanık, beş duyu organlarından biri veya birkaçı vasıtasıyla olay hakkında doğrudan bilgi sahibi olan kişi olarak ifade edilebilir. Medeni yargılama hukukunda tanık beyanı, bir delil olarak kabul edilmiştir.2 Medeni yargılama hukukunda kesin delil – takdiri delil tasnifi bulunmaktadır. Tanık beyanı ise takdiri delil olarak kabul edilmiştir. Yani hâkim, tanık beyanı ile bağlı değildir ancak kararda tanık beyanını neden dikkate aldığı/almadığı hususunu gerekçelendirmelidir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında da bu durum açıkça ifade edilmektedir; “İş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir, hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır.”3

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da durum benzerdir. Tanıklık ile ilgili hükümler, kanunun 43-61. maddeleri arasında yer almıştır. Ancak m.217/2 uyarınca; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Yani ceza muhakemesinde kesin delil – takdiri delil tasnifi mevcut olmadığından tanık beyanının ispat gücü diğer deliller ile eşittir. Yargıtay’ın ceza muhakemesinde tanık beyanına ilişkin değerlendirmesi ise şu yöndedir; “Olayın taraflarından olmayan kişinin, doğrudan veya dolaylı olarak olayla ilgili beş duyusuyla edindiği izlenimleri anlatmasına da tanık ifadesi denilmekte olup, ispat aracı olarak beyan delilleri arasında yer alır. Bu açıdan ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmada kullanılan kanıtlardan birisi de “beyan” delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Özellikle tanık anlatımı eylem hakkında beş duyuya dayalı bilgisi bulunan üçüncü kişilerin beyanı olması, yargılamayı esaslı şekilde kolaylaştırması özgür iradeyle verilip gerçeğe uygun olduğunun saptanması durumunda hâkimin vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibariyle önemli bir sübut vasıtasıdır.”4

II-İDARİ YARGILAMA HUKUKU ve RE’SEN ARAŞTIRMA İLKESİ

İdari yargılama hukukunda re’sen araştırma ilkesi tatbik edilmektedir. Nitekim, İYUK m.20/1 uyarınca; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.” Danıştay’a göre ise re’sen araştırma ilkesi; “Re’sen araştırma ilkesine göre, davanın açılmasından nihai karar verilmesine kadar, davanın sevk ve idaresi, maddi olayın varlığının araştırılması ve delillerin elde edilmesi, maddi olayın hukuki tavsifi, olaya uygulanacak hukuk kuralının belirlenmesi, iddia ve savunmada ortaya konan maddi bulguların gerçeğe uygun olup olmadığının araştırılması, delillerin takdiri ile tarafların hiç değinmediği olayların tespiti görevi hâkime aittir. Hâkim uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kurallarını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahiptir. Gerçeğe ulaşmak için yapılan bu tür araştırma ve incelemelerin sonucuna göre hüküm tesisinin mahkemelerin idarenin yerine geçmesi gibi bir sonuç doğurması da söz konusu değildir.”5

İdari yargılama hukukunda re’sen araştırma ilkesinin bir sonucu olarak delil serbestisi ilkesi geçerlidir. İYUK, HMK’nın aksine hangi vakıaların hangi deliller ile ispat edileceğini belirlememiştir. Örneğin HMK’da belirli bir meblağın üzerindeki hukuki işlemlerin ispatında senet zorunluluğu öngörülmüşken İYUK böyle bir sınırlandırma yapmamıştır. İdari yargılama hukukunda her ne kadar delil serbestisi ilkesi geçerli olsa da yemin ve tanık deliline başvurulamamaktadır.

III-İDARİ YARGILAMA HUKUKUNDA TANIK BEYANI

Danıştay 1986 yılında verdiği bir kararda idari yargılama hukukunda tanık beyanına neden başvurulamayacağını gerekçelendirmiştir. Yüksek Mahkeme’ye göre idari yargılama hukukunda tanık dinlenememesinin iki gerekçesi vardır. Birincisi, İYUK tarafından yazılı yargılama usulünün öngörülmüş olmasıdır. İkincisi ise İYUK tarafından HMK’ya atıf yapılan halleri düzenleyen 31.maddede tanıklığa ilişkin hükümlere atıf yapılmamış olmasıdır.6 Danıştay’ın idari yargılama hukukunda yazılı yargılama usulünün öngörülmüş olduğu noktasındaki birinci gerekçesi, medeni yargılama hukukunda da yazılılık usulünün mevcut olmasına karşılık tanık beyanının serbest olması sebebiyle eleştirilmektedir.7 Ayrıca idari yargılama hukukunda duruşmanın serbest olduğu, bu sebeple duruşma gibi sözlü yargılama usulünün uygulandığı hallerde tanık beyanına da başvurulabilmesi gerektiği ve hatta bunun, silahların eşitliği ile hak arama hürriyetinin temini açısından bir zorunluluk olduğu ifade edilmektedir.8

Öğretide Çağlayan’a göre, uygulamada mahkemelerin kimi zaman noterde verilmiş olan tanık beyanlarına itibar etmeleri veya mahalli bilirkişi adıyla aslında tanık dinlemeleri idari yargılamada tanık beyanına duyulan ihtiyacın kaçınılmaz bir tezahürü niteliğindedir.9 Ayrıca tanık giderleri ve tanıkların çağrılması ile ilgili hükümlerin kanun koyucu tarafından açıkça düzenlenmesinin tartışmalara son verebilmek için bir ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir.10

IV-SONUÇ

Tanık beyanı gerek medeni yargılama hukukunda gerekse de ceza muhakemesi hukukunda bir delil olarak değerlendirilmektedir. Tanık, beş duyu organı vasıtasıyla dava konusu vakıa hakkında bilgi sahibi olan ancak davanın tarafı olmayan üçüncü kişi olarak tanımlanabilir. İdari yargılama hukukunda re’sen araştırma ilkesinin bir sonucu olarak delil serbestisi geçerlidir. Genel durum böyle olmakla beraber yemin ve tanık delillerinin idari yargılama hukuku ile bağdaşmadığı, bu sebeple bu delillere başvurulamayacağı Danıştay tarafından kabul edilmektedir. Öğretide haklı olarak, silahların eşitliği ve muhtelif gerekçeler ileri sürülerek Danıştay’ın bu yerleşik içtihadı eleştirilmektedir. İYUK’da tanık beyanına başvurulabilmesini yasaklayan bir düzenleme olmadığı gibi Danıştay’ın gerekçeleri de isabetli görülmemektedir. Bazı davalarda tanık deliline başvurulabilmesi hak arama hürriyetinin temini açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir. Neticeten, Danıştay uygulaması her ne kadar tanık beyanının delil olarak kabul edilmemesi istikametindeyse de bu uygulama yoğun şekilde eleştirilmektedir. Tartışmalara son verebilmek adına İYUK’a bir ekleme yapılarak tanık beyanının açıkça yasak olduğu düzenlenebilir yahut tanık beyanına, keşif ve bilirkişide olduğu gibi açıkça cevaz verilebilir.

Mustafa Ödemiş

08.03.2024

Diğer Yazılar Kategorisi


  1. https://sozluk.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 08.03.2024) ↩︎
  2. Tanık, medeni yargılama hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240-265. maddeleri arasında düzenlenmiştir. ↩︎
  3. Hukuk Genel Kurulu, 20.02.2013, 843/253 ↩︎
  4. Ceza Genel Kurulu, 12.05.2015, 594/149 ↩︎
  5. Danıştay 12. Dairesi, 26.11.2015, 2498/6238 ↩︎
  6. “İdari Yargılama Usulü Kanununda, yazılı yargılama usulü esas alındığına ve esasen idari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun şahadete ilişkin hükümlerine atıfta bulunmadığına göre, yükümlüden canlı hayvan satın alan kasap ………’ın vergi mahkemesince duruşmada şahit olarak dinlenmesinde, şahide yemin teklif edilmesinde ve yemine icabet etmediği nedeniyle yemin teklif edilen hususun ikrar edildiğinin kabulü suretiyle delil olarak değerlendirilerek karar verilmesinde Kanun ve usul hükümlerin uyarlık bulunmamaktadır.” Danıştay 3. Dairesi, 24.12.1986, 1201/2706 ↩︎
  7. Kamile Türkoğlu Üstün, İdari Yargılama Usulüne Hâkim Olan İlkeler, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2019, s. 345 ↩︎
  8. Ramazan Yıldırım / Serkan Çınarlı, Türk İdari Yargılama Hukuku Dersleri, Astana Yayınları, Ankara, 2018, s. 246-247 ↩︎
  9. Ramazan Çağlayan, İdari Yargılama Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 417 ↩︎
  10. Oğuz Sancakdar / Lale Burcu Önüt, İdari Yargılama Hukuku -Genel Esaslar-, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 401 ↩︎

İdari Yargılama Usulü Kanunu