C.Savcısının Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı

Çalışmanın PDF formatı için mail gönderiniz.

Bu yazıda Ceza Muhakemesi Kanunu’na OHAL döneminde eklenen bir düzenleme olan soruşturmaya yer olmadığı kararı incelenmiştir. Bu kararın, lekelenmeme hakkı ve hak arama hürriyeti ile mevcut olan doğrudan ilişkisine de değinilmiştir.

I-MASUMİYET KARİNESİ VE LEKELENMEME HAKKI

Soruşturma yer olmadığı kararı ile ihbar veya şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilmemiş olmaktadır. Şüpheli sıfatının lekelenmeme hakkı ile doğrudan ilişkisi sebebiyle öncelikle lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesinin incelenmesi daha isabetlidir.

Lekelenmeme hakkından önce aralarındaki sıkı ilişki sebebiyle Anayasa’da suç ve cezalara ilişkin esaslar kenar başlıklı 38.maddede düzenlenen masumiyet karinesinin ifade edilmesi gerekir; “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de (m.6/2) durum aynıdır; “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” Ayrıca masumiyet karinesinin, Anayasa’nın 15. maddesi uyarınca olağanüstü haller, savaş ve seferberlikte dahi aksi öngörülemez. Yani 15. maddede yaşam hakkı açısından bile istisna öngören -savaş hukukuna uygun ölüm- Anayasa, masumiyet karinesinin sınırlandırılamayacağını ifade edip masumiyet karinesini çekirdek alan içerisine dahil etmiştir. Dülger’e göre masumiyet karinesinin asıl işlevi, henüz suçluluğu ispatlanmamış olan şüpheli veya sanığa önyargı ile yaklaşılmaması noktasındadır.1

Anayasa Mahkemesi’ne göre masumiyet karinesi; “Yargılama sonuçlanmadan kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesini ve suçlu muamelesi görmesini engelleyen bir ilkedir. Bununla birlikte, masumiyet karinesi, ceza ve infaz hukukunda kişileri peşinen suçlu ilan etmeden bazı tedbirlerin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.”2

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre masumiyet karinesi, sadece ceza yargılamasında değil disiplin hukukunda ve diğer yargılamalarda da gözetilmesi gereken evrensel bir karinedir.3 İslâm hukukunda da masumiyet karinesi temel bir ilkedir; “berâet-i zimmet asıldır.” Yani, suçluluğu sabit olmadıkça kişinin ceza sorumluluğu olmaz.4

Masumiyet karinesi, kavram olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Buna karşılık, m.223/2-e’de atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde beraat kararı verileceği öngörülmüştür. Esasen bu düzenleme masumiyet karinesinden başkaca bir şey değildir. Atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde beraat kararının verilmesinin gerekçesi, muhakeme sonucunda sanığın suçluluğunun ispat edilememiş yani masum statüsünün değişmemiş olmasıdır.

Masumiyet karinesine ilişkin genel bilgiler bu şekildedir. Masumiyet karinesiyle sıkı ilişki içerisinde bulunan lekelenmeme hakkı ise öğretideki tanımıyla; “Ceza yargılamasında, bireyin bir obje olmadığı, onun korunması gereken insan onurunun bir parçası olan manevi bir varlığının olduğu ve bu varlığının da dış alemde, diğer bireyler nezdinde, objektif olarak azalmasına neden olabilecek tutum ve davranışlardan kaçınılması yönünde, yargılama faaliyetine katılan veya katılmayan, devletin resmi makamları ile basın organları ve topluma karşı yapılmış bir ihtarattır.”5

Lekelenmeme hakkı ile masumiyet karinesi arasındaki ilişki öğretide şöyle ifade edilmektedir; “Şüpheli veya sanığın masumiyet karinesinden yararlanma hakkına sahip olmasını gerekli kılmaktadır. Suçlu sayılmama, öncelikle suçlu muamelesi görmemeyi ve lekelenmemeyi gerektirir. Bu nedenle, delillerin henüz yeterli suç şüphesini ortaya koymadığı soruşturma evresi gizlidir…Soruşturma işlemlerinin, özellikle kamuoyu bakımından önem taşıyan gizliliğin ihlali, aynı zamanda şüphelinin lekelenmeme hakkının ihlalidir.”6

II-CEZA MUHAKEMESİNDE SORUŞTURMA EVRESİ VE SORUŞTURMANIN BAŞLANGICI

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tanımlar kenar başlığına göre soruşturma, kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evredir. Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi kenar başlıklı m.160 uyarınca ise; “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”

Anayasa Mahkemesi, verdiği bir kararda7 ceza soruşturmalarının amacını belirlemiştir; “Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır.” Yine aynı kararda Yüksek Mahkeme’ye göre; “Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.”

Soruşturma evresinin suç haberinin alınması (suç şüphesinin öğrenilmesi) ile başladığı kabul edilmektedir. Suç haberi şikâyet, ihbar, doğrudan doğruya veya başkaca bir şekilde alınabilir. Suç haberinin ciddi olması gerektiği ifade edilmektedir, yani en azından dikkate değer olmalıdır.8

Bu bağlamda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158.maddesine değinilmelidir. İhbar ve şikayetler kolluk veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılmalıdır. Kanun koyucu ayrıca valilik, kaymakamlık ve mahkemelere de ihbar veya şikâyet yapılabileceğini düzenlemiştir. Ancak bu makamlar aldıkları ihbar ve şikayetleri, ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına göndermekle yükümlüdürler. İlave olarak yurt dışında işlenen suçlar ile bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen suçlar hususunda üçüncü ve dördüncü fıkrada ayrık bir düzenleme yapılmıştır.

İhbar ve şikâyete ilişkin düzenleme bu şekildedir. Bu noktada özellikle, “mahkemeye ya da kaymakamlığa yapılan ihbar ve şikâyet durumunda soruşturmanın başlama anı ne zaman olmalıdır” problemi doğabilecektir. Yargıtay’a göre 158.madde ve 160.madde beraber değerlendirilmelidir, yani işin gerçeğini araştırmaya başlayan makam Cumhuriyet savcılığı olduğu için soruşturmanın başlangıç anı da Cumhuriyet savcılığının suç haberini almasıdır. Sonuç olarak diğer makamlar tarafından alınan suç haberlerinin soruşturmanın başlangıcı açısından belirleyiciliği yoktur, belirleyici kriter Cumhuriyet savcılığının suç haberini almasıdır.9

III-SORUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI

Ceza Muhakemesi Kanunu’na 15/08/2017 tarihinde yeni bir ceza muhakemesi müessesesi eklenmiştir. Buna göre, “İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez.” Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK) verilebilmesi iki ihtimalde gündeme gelecektir. Bunlar, ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olmasıdır.

Adalet Bakanlığı’nın 2023 verilerine göre10 açılan 268.362 ihbar dosyasından tam olarak 227.200 tanesinde SYOK verilmiştir. Yüzdelik dilimde yaklaşık %85 gibi ciddi bir oran karşımıza çıkmaktadır. Böylelikle, hakkında asılsız ihbar ve şikayetlerde bulunulan kişiler için ayrı bir kayıt tutularak şüpheli sıfatını almalarının önüne geçilmiştir. Nitekim, bu kayıtlar sadece Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilmektedir. Bu uygulama, lekelenmeme hakkının temini için oldukça önemlidir. Her ne kadar ihbarda bulunan ve şikayetçinin hak arama hürriyetine bu noktada müdahale edilmiş gibi gözükse de Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca; “Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173. maddedeki usule göre itiraz edilebilir.” Yani SYOK’na karşı 173.madde uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde sulh ceza hâkimliğine itiraz edilebilecektir. Böylece Cumhuriyet savcılıklarınca verilen SYOK, hâkim tarafından incelenecek ve eğer karar isabetli görülmezse Cumhuriyet savcılığının soruşturma başlatma yükümlülüğü doğacaktır. Böylece hak arama hürriyeti de temin edilmiş olmaktadır.

SYOK’na yapılacak itirazların ne yönde olması gerektiği hususu da önem arz etmektedir. İhbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması sebebiyle SYOK verilmesine itiraz yapılırken soruşturmanın başlayabilmesi için gerekli olan somut olguların ortaya koyulması gerektiği kabul edilmektedir. İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması sebebiyle SYOK verilmesine itiraz ise şu hususları içermelidir; “Eylemin sübutu halinde, hangi suçun veya suçların oluşabileceği belirtilmeli, söz konusu suçun hangi kanunun hangi maddesinde ne şekilde düzenlendiğine işaret edilmeli ve gerekli görüldüğü takdirde suçun unsurlarına da değinilmelidir.”11

IV-SONUÇ

Masumiyet karinesi ve bununla ilişkili olarak lekelenmeme hakkı neredeyse tüm hukuk sistemlerince kabul edilmektedir. Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde masumiyet karinesi açıkça düzenlenmişse de lekelenmeme hakkı yer almamıştır. Fakat lekelenmeme hakkının masumiyet karinesinden bağımsız olarak düşünülmesi mümkün değildir. Bu yazıda, öncelikle masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkından ne anlaşılması gerektiği ifade edilmeye çalışılmıştır. Yeni bir müessese olarak soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK) da lekelenmeme hakkı ile doğrudan ilişkilidir. Nitekim soruşturma evresinin başlamasıyla birlikte kişiye şüpheli sıfatı verilmektedir. Daha sonradan her ne kadar şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilebilse ya da kovuşturma sonucunda sanık beraat etse bile şahsının, iddia edilen suçla birlikte hatırlanma ihtimalinin ne derece kuvvetli olduğu şüphesizdir. İşte bu sebeple kanun koyucu tarafından Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen SYOK, lekelenmeme hakkının temini için oldukça isabetli bir korumadır. Somut olarak Adalet Bakanlığı’nın güncel verilerinde de SYOK’nın önemi ortaya bir kez daha çıkmaktadır. Niteliği itibariyle SYOK, ihbarda bulunan veya şikâyet edenin hak arama hürriyetine müdahale teşkil edebilecek olsa da itiraz mekanizması geliştirilerek hâkim incelemesi vasıtasıyla hak arama hürriyeti de güvence altına alınmıştır.

Mustafa Ödemiş

27.02.2024

Ceza Muhakemesi Hukuku


  1. Murat Volkan Dülger / Şaban Cankat Taşkın, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 100 ↩︎
  2. Anayasa Mahkemesi, 26.12.2013, 133/169 ↩︎
  3. AİHM, Seven v. Türkiye, 60392/08 ↩︎
  4. Müge Vatansever Öztürk, Osmanlı Ceza Hukukunda Adil Yargılama İlkesi, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2022, s. 173 ↩︎
  5. Atilla Tanrıvermiş, Masumiyet Karinesini Genişleten Bir İlke Olarak Lekelenmeme Hakkı, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2021, s. 45 ↩︎
  6. Cumhur Şahin / Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 176-177 ↩︎
  7. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014 ↩︎
  8. Mesut Bedri Eryılmaz, Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2012, s. 315-318 ↩︎
  9. Ceza Genel Kurulu, 17.10.2006, 165/213 ↩︎
  10. https://www.adalet.gov.tr (Erişim Tarihi: 27.02.2024) ↩︎
  11. Fahrettin Demirağ, Örneklerle Ceza Muhakemesi İşlemleri ve Adli Yazışmalar, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2021, s. 178 ↩︎

Ceza Muhakemesi Kanunu