Sendika Hakkı ve Sendikal Nedenle İş Akdinin Feshi

Çalışmanın PDF formatı için mail gönderiniz.

Bu yazıda işçi ve kamu görevlilerin sendika haklarına değinilmiş olup, işçilerin sendikal nedenle iş akitlerinin feshi konusu değerlendirilmiştir. Özellikle konuya ilişkin önemli nitelikteki AYM kararı da yazıda yer almıştır.

I-1982 ANAYASASI’NA GÖRE SENDİKA HAKKI

Bir sosyal hak olarak sendika hakkı, Anayasa’nın sendika kurma hakkı kenar başlıklı 51. maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemede sadece sendika kurma değil, sendikalara üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme hakkı da yer almıştır. 1982 Anayasası’nın ilk haline bakıldığında 1961 Anayasası’nın aksine kamu görevlilerinin sendika kurma hakkının düzenlenmediği görülmektedir. Sendika ile ilgili hükümlerin tamamı işçiler ve işverenler esas alınarak düzenlenmiştir. Fakat 1995 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 53. maddesine kamu görevlilerinin de kanunla izin verilmesi durumunda sendika kurabilecekleri hükmü eklenerek kamu görevlilerinin sendika kurma hakkı anayasal güvenceye bağlanmıştır. Ancak bu hüküm 2010’da yürürlükten kaldırılmış, 51. maddedeki “işçiler” ifadesi “çalışanlar” olarak değiştirilmiş ve böylece kamu görevlilerinin sendika hakkı da işçiler ile aynı maddede düzenlenmiştir. 2010’da yapılan diğer bir değişiklik ise daha önceden mevcut olmayan kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının açıkça düzenlenip anayasal güvence tanınmasıdır. Kamu görevlileri açısından genel durum böyle olmakla beraber kanun tarafından bazı meslek mensubu kamu görevlilerinin sendikalara üye olamayacakları düzenlenmiştir. Örneğin, emniyet hizmetleri sınıfı mensupları, silahlı kuvvetler mensupları, MİT mensupları, mülkî idare amirleri ile hâkimler ve savcılar gibi. Bu yazıda işçi sendikaları inceleneceğinden kamu görevlilerine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin1 ve AİHM’nin2 “polis sendikası” kararları gözden geçirilebilir.

Gelinen son noktada Anayasa m.51 uyarınca; “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.” “İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.”

53. maddede ise toplu iş sözleşmesi ve kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakları düzenlenmiştir. 54. madde ise grev hakkı ve lokavta ilişkin hükümler içermekte olup grev hakkı kamu görevlilerine tanınmamıştır.3 Bu konuda en çok ileri sürülen gerekçe, kamu hizmetinde devamlılık ilkesi yani hizmetin aksamadan ve sürekli biçimde ifa edilebilmesi gerekliliğidir.

II-MUHTELİF DÜZENLEMELERDE SENDİKA HAKKI

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, kamu görevlilerinin sendikal haklarını düzenlemekteyken 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, işçiler ile işverenlerin sendikal haklarını düzenlemektedir. Bu yazıda sadece 6356 sayılı kanun değerlendirilecektir.

Anayasa’ya göre sendika; çalışanlar ve işverenler tarafından üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın kurulan kuruluştur. 6356 sayılı kanuna göre ise sendika; işçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkına toplantı ve dernek kurma özgürlüğü başlıklı 11. maddede yer vermiştir.4

Türkiye’nin de onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 Numaralı Sözleşmesi’ne göre, “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”

Anayasa Mahkemesi’nin konuya yaklaşımı ise şöyledir; “Sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestîsini gerektirmekte ve bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.”5 Sendika kavramı ve sendika hakkı genel olarak bu şekillerde ifade edilebilir.

III-İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ VE SENDİKAL NEDENLE FESİH

İş hukukunda bilindiği üzere iş akitlerinin hukuka uygun olarak feshi iki şekilde gündeme gelebilir. Bunlar, geçerli sebeple fesih ve haklı nedenle derhal fesihtir. İşçi veya işveren kanunda öngörülen haklı nedenlere dayanarak iş akdini derhal (ihbar süresiz) feshedebilir. Haklı bir nedenin olmadığı hallerde ise işveren, öğreti ve içtihatlarda “iş güvencesi” olarak ifade edilen ek güvencelerden kanuni şartları taşıdığı için yararlanan işçinin iş akdini sadece geçerli sebeple feshedebilir.

4857 sayılı İş Kanunu m.18’de iş güvencesinin kanuni şartları düzenlenmiştir. Buna göre, “Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.”

Neticeten, işverenin geçerli bir sebebe dayanması her işçi açısından değil, salt iş güvencesinden yararlanan işçiler açısından zorunludur. İş güvencesinin şartları ise şunlardan ibarettir;

  1. İşyerinde asgari otuz işçi çalışmalı,
  2. İşçinin asgari altı aylık kıdemi olmalı (yer altında çalışan işçilerde kıdem aranmaz),
  3. İş akdi belirsiz süreli olmalıdır.

İşte bu şartların mevcut olduğu iş akitlerinde işveren iş akdinin feshini sadece; işçinin yeterliliği, işçinin davranışları ya da işletmenin/işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayandırmak zorundadır. Maddenin devamında bazı haller örnekleme yoluyla sayılmış olup bu hallerde geçerli sebebin oluşmayacağı ifade edilmiştir (18/3). İşte bu hallerden yazıyı ilgilendiren kısım ise a ve b bendidir. Buna göre,

“a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak. b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.”

Kanun koyucu, meşrû sendikal faaliyetlerin geçerli bir sebep olarak ileri sürülemeyeceğini kabul etmiştir. Meşrû faaliyetten maksat hukukun cevaz verdiği sendikal faaliyetlerdir. Örneğin, işverenden rıza alınmadan çalışma saatleri içinde sendika toplantısına katılmak meşrû bir sendikal faaliyet olmayacak ve böylece işverenin iş akdini geçerli sebeple feshetme imkânı doğacaktır.

Sendikal nedenle fesih konusunu idrak edebilmek için sendikal faaliyet ve işyeri sendika temsilciği kavramlarının ifade edilmesi gerekir. Nitekim a ve b bentlerinde sendika üyeliği kavramından ne anlaşılması gerektiği açıksa da sendikal faaliyet ve sendika temsilciliği kavramlarının tanımlanması gerekir. Sendikal faaliyetlerden maksat, sendikalar hukuki anlamda bir kişi (tüzel kişi) oldukları için hak ve borçlara ehildirler. Bunun sonucu olarak insana özgü olmayan hukuki işlemleri ve faaliyetleri yapabilirler. Bu faaliyetler, hukuka uygun faaliyetler ve hukuka aykırı faaliyetler olarak ikiye ayrılmaktadır. Arıcı’ya göre sendikaların faaliyetlerine ilişkin düzenlemelerin amacı; “sendikaların amacı dışında faaliyet yapmalarını önlemek ve esas amaçlarına yoğunlaşmalarını sağlamaktır.”6

Sendikaların faaliyetlerinde serbest bırakılmaları ile, gerek kolektif anlamda tüzel kişilik için gerekse de münferiden üyeleri için en iyi şekilde faaliyette bulunma imkanını elde edebilecekleri kabul edilmektedir.7 Fakat kanun koyucu muhtelif kaygı ve gerekçelerle sendikal faaliyetlere mutlak bir özgürlük tanımamıştır. Sendikaların hukuka aykırı yani yasak faaliyetleri; siyaset yapma yasağı, ticaret yapma yasağı ile yardım ve bağış konusundaki yasaklar şeklinde genel olarak ifade edilebilir.8

İşyeri sendika temsilcisi ise Akyiğit’e göre; Gelinen noktada sendikaların örgütlendiği bütün işyerlerinde bizzat tüzel kişilik olarak faaliyet yürütmesinin zorluğu sebebiyle işyerinde sendikal faaliyetleri yürütmek amacıyla sendika tarafından işyerinde çalışan işçiler tarafından atanan üyedir.9

IV-SENDİKAL NEDENLE FESHİN YAPTIRIMLARI

Sendikal faaliyet ve işyeri sendika temsilcisi kavramlarını ifade ettikten sonra yazının esas konusu olan sendikal nedenle fesih konusuna tekrar dönmek gerekir.

6356 sayılı kanunun m.25/3 düzenlemesi uyarınca; “Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez.” Bu düzenlemede sendikal nedenle iş akdinin feshinin sonuçları düzenlenmiştir. Sıra dahilinde gidilecek olursa sendikal nedenle fesihte işçi öncelikle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesine dayanarak işe iade talebiyle arabulucuya başvurabilecek ve işveren ile anlaşamazsa iş mahkemesinde işe iade davası açabilecektir. Burada önemli olan nokta şudur ki, işe iade talebi İş Kanunu uyarınca yukarıda şartları açıklanan iş güvencesi müessesesinden yararlanan işçiler için tanınmış bir imkandır. Fakat sendikal nedenle fesih halinde işe iade talebinde bulunabilmek için iş güvencesi şartlarını haiz olmaya gerek yoktur. Esasen 6356 sayılı kanun sendikal nedenle fesih halinde de işe iade talebinde bulunabilmek için iş güvencesi şartlarını aramaktaydı. Fakat 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararıyla birlikte artık sendikal nedenle işe iade davası açabilmek için iş güvencesi şartlarını haiz olmak bir şart değildir.10

Düzenlemenin devamında görüldüğü üzere, işçi işe iade talebiyle başvursun veya başvurmasın, ya da işçi başvurmuş olmasına rağmen işveren işçiyi işe başlatsın veya başlatmasın sendikal tazminata karar verilir. Hatta işçi işe iade davası açmadığı halde müstakil bir şekilde -örneğin ayrı bir dava açarak- sendikal tazminat talebinde bulunabilir. Bu tazminat miktarının tayini, kanun koyucu tarafından işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmaması şartı belirlenerek hâkime bırakılmıştır. Uygulamada yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca hükmedilecek tazminat tutarı kıdeme göre belirlenir.

Son olarak, işe iadesine karar verilen işçinin işverence işe başlatılmaması halinde 4857 sayılı kanunun 21. maddesine dayanılarak ayrıca bir tazminata (en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında) karar verilemeyeceği ifade edilmiştir. Esasen burada işçiye aynı fiilden dolayı çifte tazminat ödenmesinin önüne geçilmiştir. Nitekim, AYM bu cümleyi 22.10.2014 tarihli kararında Anayasa’ya aykırı bulmamıştır.11

Kanun koyucu usûl hukuku açısından ispat yükünü 6356 sayılı kanunda şu şekilde düzenlemiştir; “İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.”

V-SONUÇ

Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda düzenlenmesi sebebiyle sendika hakkı, sosyal devletlerde işçi ve işveren haklarının olmazsa olmazı olarak görülmektedir. Türkiye’de sendikaların gelişimine bakıldığında işçi ve işveren sendikasının aksine kamu görevlileri sendikalarına temkinli yaklaşılmıştır. 1961 Anayasası ile kamu görevlileri sendikalarının önü açılsa da zamanla bu hak ortadan kaldırılmıştır. 1982 Anayasası’nın ilk halinde de kamu görevlileri sendikalarına ilişkin bir düzenleme yer almazken 1995 Anayasa değişikliği ile tekrardan kamu görevlilerine sendika hakkı tanınmıştır. 2010’da ise Anayasa’ya kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkı dahil edilerek özgürlükçü bir yaklaşım sergilenmiştir. Bazı meslek mensubu kamu görevlileri istisna olmak üzere günümüzde kamu görevlilerinin sendika ve toplu sözleşme hakları tıpkı işçilerde olduğu gibi mevcuttur. Bu yazıda ise genel olarak iş hukuku temelinde iş akdinin sendikal nedenle feshi ve bu feshin sonuçlarına ve özellikle işe iade talebine değinilmiştir. Son olarak, AYM’nin konuya ilişkin 22.10.2014 tarihli 1/161 sayılı kararına önemine binaen sıklıkla başvurulmuştur.

Mustafa Ödemiş

26.02.2024

Diğer Yazılar Kategorisi


  1. Anayasa Mahkemesi, 29.01.2014, 130/18 ↩︎
  2. AİHM, Ulusal Belçika Polis Birliği v. Belçika, 4464/70 ↩︎
  3. Devlet Memurları Kanunu m.27 uyarınca; “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.” ↩︎
  4. “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.” ↩︎
  5. Anayasa Mahkemesi, 22.10.2014, 1/161 ↩︎
  6. Kadir Arıcı, Toplu İş İlişkileri Hukuku, Gazi Kitabevi, Ankara, 2022, s. 146 ↩︎
  7. Ahmet Nizamettin Aktay / Olgu Özdemir Ertürk, Toplu İş Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2022, s. 83 ↩︎
  8. Arıcı, a.g.e., 159-163 ↩︎
  9. Ercan Akyiğit, Toplu İş Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2022, s. 261 ↩︎
  10. Anayasa Mahkemesi, 22.10.2014, 1/161 ↩︎
  11. “Aynı fiile iki ayrı yaptırımın öngörülmemesi, Devletin korumak ve devamını sağlamakla yükümlü olduğu çalışma hayatı ve çalışma barışını temin etme amacına dayanmaktadır. Bu bakımdan işçi lehine zaten sendikal tazminata hükmedilmiş olduğu için aynı nedenle ikinci bir tazminat ödenmesinin önüne geçilmek istenmesi kuralı Anayasa’ya aykırı hale getirmez.” ↩︎

İş Kanunu

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu