Ceza Muhakemesi Kanunu’na Göre Tutuklama Nedenleri

Çalışmanın PDF formatı için mail gönderiniz.

Bu yazıda Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bir koruma tedbiri olarak düzenlenen tutuklamanın şartlarından olan tutuklama nedenleri incelenmiştir. Bu bağlamda konuya ilişkin mahkeme kararları ve öğreti görüşlerine de yer verilmiştir.

I-BİR KORUMA TEDBİRİ OLARAK TUTUKLAMA

Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/1 uyarınca, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.” Tutuklama Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen en ağır koruma tedbiridir zira kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma sonucu doğurmaktadır. Bu sebeple son çare olarak uygulanmalıdır ve önemine binaen tutuklama Anayasa’da da düzenlenmiştir: “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.”1 Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki düzenleme tabiatıyla Anayasa ile uyumludur. Ceza Muhakemesi Kanunu Anayasa’da yer almayan ilave bir şart daha öngörmüştür. Anayasa’da “kuvvetli belirti” kavramı ifade edilmişken Kanun’da “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller” ifadesi yer almıştır. Esasen bu Anayasa’ya aykırılık değildir. Kelsen ’in normlar hiyerarşisi uyarınca hiyerarşik olarak alt norm meşruiyetini üst normdan alır bu sebeple ona aykırı olamaz. Fakat bu kural, hak ve özgürlükleri daraltma noktasındadır yoksa hiyerarşik alt norm üst normda öngörülmeyen bir hak ve özgürlük ihdas edebilir yahut öngörülmüş bir hak veya özgürlüğün uygulama alanını genişletebilir. Sonuç olarak tutuklama, kişi hürriyetini kısıtlayan bir tedbir olduğundan Anayasa’da öngörülen şartın Kanun’da katılaştırılması kişi hürriyetini daha güvenceli bir biçimde koruyacaktır. Böylelikle, somut delil olmadan salt varsayımlarla tutuklamaya başvurulamayacak ve kişi hürriyetine verilen önem daha da artacaktır.

Öğretide Günay’a göre tutuklama; “Suç işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunan kişinin, hakkında yapılacak olan yargılama sonucu beklenmeksizin, delilleri korumak, kaçmasını ve yargılamaya müdahale etmesini önlemek için hâkim ya da mahkeme kararıyla geçici olarak özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.”2

Yargıtay’ın bir kararında ise tutuklama kısaca şu şekilde ifade edilmiştir; “Kişi özgürlüğünü sınırlayan geçici ve istisnai bir önlemdir.” Anayasa Mahkemesi’ne göre koruma tedbirleri ve haliyle tutuklama; “Soruşturma ve kovuşturma sürecinde bir temel hakkı hükmün kesinleşmesinden önce kısıtlayan, geçici, gecikemez ve kural olarak hâkim kararını gerektiren tedbirlerdir.”3

Son olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde tutuklama kararı verilebilir.

II-ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN KAÇMASI, SAKLANMASI VEYA KAÇACAĞI ŞÜPHESİNİ UYANDIRAN SOMUT OLGULAR

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre m.100/3’te katalog halinde sayılan suçlar haricinde tutuklama kararı verilebilmesi için kanunda tahdidi şekilde sayılan tutuklama nedenlerinden birinin somut vakada meydana gelmesi gerekir. Bu nedenlerden birincisi, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığıdır. Bu tutuklama nedeni genel olarak “kaçma şüphesi” olarak adlandırılmaktadır.

Şüpheli veya sanık yurt içinde saklanabileceği gibi yurt dışında bir yere de kaçabilir. Önemli olan şüpheli veya sanığın yurt içinde yahut yurt dışında bulunup bulunmaması değil, saklandığına yahut kaçtığına dair somut olguların mevcut olmasıdır. Ancak bu noktada 5320 sayılı kanunun m.5/2 düzenlemesi uyarınca, yurt içinde saklanan ve CMK’da aranan şartları taşıdığı için kaçak sıfatı verilen şüpheli veya sanık hakkında gıyabî tutuklama kararının verilemeyeceği unutulmamalıdır. Somut olguların varlığından söz edebilmek için her somut vaka kendi içerisindeki şartlara göre değerlendirilmelidir. Sözgelimi, şüpheli veya sanığın yaptığı iş, yaşam koşulları veya atılı suçu işledikten sonraki zaman dilimindeki davranışları değerlendirilebilir.4 Şüpheli veya sanığın sadece saklanması veya kaçmış olması değil kaçacağı şüphesi noktasında somut olguların varlığı halinde de tutuklama nedeni mevcut sayılabilir. Kaçacağı şüphesi noktasında somut olgudan maksat, şüpheli veya sanığın ceza yargılamasından uzaklaşma ihtimalinin ceza yargılamasına katılma ihtimaline kıyasen çok daha yüksek olmasıdır.5

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre atılı suç için kanunda öngörülen cezanın ağırlığı -örneğin müebbet hapis cezası- kaçma şüphesi açısından tek başına bir etken olamaz. Salt kanunda öngörülen cezanın ağırlığı gerekçe yapılarak tutuklama kararı verilmemelidir.6

III-ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN DAVRANIŞLARININ DELİLLERİ YOK ETME, GİZLEME VEYA DEĞİŞTİRME HUSUSLARINDA KUVVETLİ ŞÜPHE OLUŞTURMASI

Tutuklama nedenlerinden ikincisi, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması yani “delilleri karartma şüphesi” olarak düzenlenmiştir. Kanunun lafzında da görüleceği üzere delilleri karartma noktasında kanun koyucu kuvvetli şüpheyi aramıştır. Bunun sebebini Dülger, uygulamada tutuklamanın kötüye kullanılmasına gösterilen bir tepkinin sonucu olarak açıklamaktadır. Kanun koyucu delilleri karartma olgusundan bahsedebilmek için kuvvetli şüphenin varlığını aramış, böylece tutuklama tedbirinin tatbikini zorlaştırmıştır.7 Delilleri toplama aşaması umumiyetle soruşturma aşamasında olacağından kovuşturma aşamasında bu tutuklama nedenine dayanarak tedbire başvurulmasıyla pek karşılaşılmaz. Soruşturma aşamasında deliller henüz olgunlaşmadığı için karartılma tehlikesi mevcut olduğundan kuvvetli şüphe söz konusuysa bu tutuklama nedenine kovuşturma aşamasında kıyasen daha sıklıkla başvurulur.8

Anayasa Mahkemesi şu gerekçeyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tutuklama kararının9 hukuka uygun ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösteren özen ve içerikte olduğunu ifade etmiştir: “Dava dosyasının incelenmesinde iletişimin tespiti tutanakları, suça konu hesaplardan para yatırma ve çekme işlemlerine ilişkin banka ATM’lerinden alınan fotoğraflar ve şüpheli beyanları gibi delillere dayanılarak kuvvetli suç şüphesi altında olduğu kabul edilen ve suçun niteliği; kaçma, delilleri karartma ve tanıklar üzerinde baskı yapma ihtimali nedeniyle tutuklanmasına karar verilen başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin derece mahkemelerinin gerekçelerinde genel olarak suçun niteliğine, kuvvetli suç şüphesinin varlığına, delillerin karartılması ihtimalinin ve kaçma şüphesinin bulunmasına değinildiği görülmektedir. Mahkemelerce kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucu hakkında verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Öte yandan başvurucunun tutuklu olduğu soruşturma, örgütlü olarak işlendiği iddia edilen suçlara ilişkin olup soruşturma sonucunda Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 8/11/2013 tarihli iddianame ile toplam 132 sanık hakkında cezalandırma talebinde bulunulmuştur. Dolayısıyla dava, organize suçlara ilişkin olup karmaşık bir niteliğe sahiptir.”10

Tıpkı kaçma şüphesinde olduğu gibi delilleri karartma şüphesinde de tek bir olgu, delilleri karartma noktasında kuvvetli şüphe derecesini genellikle meydana getiremez. Örneğin, delillerin henüz toplanmamış olması tek başına delilleri karartma şüphesine gerekçe yapılamaz. Ya da suça iştirak eden diğer şüpheli veya sanıkların muhtelif sebeplerle yakalanamamış bulunması da tek başına gerekçe kabul edilmemelidir.11 Her somut vakada delilleri karartma noktasında kuvvetli şüphe, birden fazla sebep ortaya konularak titizlikle gerekçelendirilmelidir.

IV-ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN DAVRANIŞLARININ TANIK, MAĞDUR VEYA BAŞKALARI ÜZERİNDE BASKI YAPILMASI GİRİŞİMİNDE BULUNMA HUSUSUNDA KUVVETLİ ŞÜPHE OLUŞTURMASI

Tutuklama nedenlerinden üçüncüsü, şüpheli veya sanığın davranışlarının tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususunda kuvvetli şüphe oluşturmasıdır. Bu tutuklama nedeni de genel olarak “delilleri karartma şüphesi” olarak ifade edilmektedir. Kanun koyucu şüpheli veya sanığın muhtelif kişiler üzerinde baskı yapmasını hatta baskı yapma girişiminde bulunmasını bir tutuklama nedeni olarak addetmiştir. Kanunun lafzında yer alan “başkaları” ifadesi akla ilk olarak bilirkişiyi getirmelidir. Fakat lafızda sayılan kişilerin sınırlı sayıda olmadığı bu sebeple başkaca kişiler üzerinde baskı yapılması veya bu girişimde bulunulmasının da tutuklama nedeni olarak değerlendirilebileceği kabul edilmektedir. Önemli bir husus ise şüpheli veya sanıktan gelen menfaat teklifinin “baskı” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Sözgelimi, tanıklardan birine beyanını değiştirmesi için şüpheli tarafından para teklif edilmiş olabilir. İşte bu menfaat teklifinin “baskı” olarak nitelendirilemeyeceği ancak delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme çerçevesinde bir tutuklama nedeni olarak değerlendirilebileceği kabul edilmektedir.12

Bu noktada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise tanık ve mağdur beyanları alınmışsa ya da bilirkişi raporu hazırlanmışsa artık bu tutuklama nedenine dayanılmasının çok güç olduğudur. Nitekim, kanun koyucunun henüz alınmamış beyanları ve hazırlanmamış raporları korumak amacıyla bu tutuklama nedenine yer verdiği açıktır. Ancak, tanık veya mağdur beyanlarına birden fazla defa başvurmak gerekiyorsa yani henüz alınan beyanlar yeterli görülemiyorsa pekâlâ sonraki beyanlar üzerinde baskı yapılması hususu gündeme gelebilecektir. İşte bu sebeple artık bu tutuklama nedenine başvurulabilmesinde engel yoktur.

V-SONUÇ

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına bir müdahale olarak tutuklama tedbiri oldukça ağır sonuçlar doğurmaktadır. Önemine binaen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, yaşama hakkı ile aynı maddede düzenlenmiştir. “Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.” (m.3) Geçici bir koruma tedbiri olarak tutuklama halinde, kişi özgürlüğünden alıkonulmakta ve tutukevine yerleştirilmektedir. Bu bağlamda Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen en ağır koruma tedbiri olduğu şüphesizdir. Ağır sonuçları itibariyle kanun koyucu tarafından oldukça detaylı bir biçimde düzenlenen tutuklamanın hukuki olabilmesi için katalogda sayılmayan suçlar açısından tahdidi olarak belirlenen tutuklama nedenlerinden birinin somut vakada teşekkül etmesi gerekir. Bunlar, öğretide ve mahkeme kararlarında “kaçma şüphesi” ve “delilleri karartma şüphesi” olarak ifade edilmektedir. Her somut vakada muhtelif olgular ayrıntılarıyla incelenip tutuklama nedenlerinden birinin varlığından bahsedilebiliyorsa ve ölçülülük ilkesi ihlal edilmeyecekse tutuklamaya son çare (ultima ratio) olarak başvurulabilecektir. Neticeten, kanunun lafzında yerini bulan “somut olgular” ve “kuvvetli şüphe” kavramlarının somut vakada ne yönde gerçekleştiği titizlikle gerekçelendirilmeli, bu yapılamıyorsa bu tedbire başvurulmamalıdır. Aksi halde şartları katı kurallarla belirlenen bir koruma tedbiri olan tutuklama, tedbir amacından ziyade cezalandırma aracına dönüşecek ve bu da her ne kadar devletin tazminat sorumluluğuna yol açsa da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin maddi ve/veya manevi bir zarardan daha ziyade kaybolup giden zaman açısından sonuçları olacaktır. İşte kaybolup giden zamanın tazmini kim tarafından ve nasıl yapılacaktır, henüz bunun cevabı yoktur. “Asra(zamana) yemin ederim ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.” (Asr, 103/1-3)

Mustafa Ödemiş

23.02.2024

Ceza Muhakemesi Hukuku


  1. T.C. Anayasası m.19/4 ↩︎
  2. Selma Öztürk Günay, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Kararları Işığında Tutuklama, Adalet Yayınevi, Ankara, 2021, s. 25 ↩︎
  3. Ceza Genel Kurulu, 29.03.2011, 49/28 ve AYM, B. No: 2015/20360, 27/2/2019, § 17 ↩︎
  4. Cumhur Şahin / Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku – I, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2021, s. 294 ↩︎
  5. Bahri Öztürk, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 471-472 ↩︎
  6. AİHM, Mansur v. Türkiye, 14/1994/461/542 ↩︎
  7. Murat Volkan Dülger / Şaban Cankat Taşkın, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2023, s. 389 ↩︎
  8. Şahin / Göktürk, a.g.e., 295 ↩︎
  9. Bolvadin Sulh Ceza Hakimliğince verilen 16/5/2013 tarihli ve 2013/8 sorgu sayılı tutuklama kararı; “Dosya içerisinde mevcut Bolvadin Sulh Ceza Hakimliğinin 15/02/2013 tarih ve 2013/35 sayılı iletişimin dinlenilmesi kararına istinaden alınan tape kayıtları, suça konu hesaplardan para yatırma ve çekme işlemlerine ilişkin banka ATM’lerinden alınan fotoğraflar, şüphelilerin beyanları ve tüm soruşturma evrakı bir arada değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, müsnet eylemlerin kapsamı ve meydana gelen kamu zararının miktarı atılı suçların hapis ve para cezası olarak kanundaki yaptırımının alt ve üst hadleriyle delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması hususları bir arada değerlendirildiğinde şüphelilerin kaçma, delilleri karartma ve tanıklar üzerinde baskı yapacaklarına dair kuvvetli şüphenin varlığı, eylemi kapsamı ve mahiyeti itibariyle işinin öneminin verilmesi beklenen ceza ile orantılı olması, ayrıca müsnet suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun CMK’nın 100/3-a,9. maddesinde yer alan katalog suçlardan olması, eylemi kapsamı ve mahiyeti ile meydana gelen zararın miktarı nazara alındığında şüphelilerin bırakılmasının toplumda infial oluşturabileceği, CMK’nın 100. ve devamı maddelerindeki tutukluluk için aranan şartların bu olayda oluştuğu oluş ve kanaatine varılmakla..” ↩︎
  10. Anayasa Mahkemesi, B. No: 2013/7929, 01/12/2015, § 74 ↩︎
  11. Öztürk, a.g.e., 473 ↩︎
  12. Z. Özen İnci, Bir Koruma Tedbiri Olarak Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 2022, s. 122-123 ↩︎

Ceza Muhakemesi Kanunu